18 Ekim 2012

Toplu Ulaşım Sendromu



Adını tam bilmiyorum; artık "toplu taşıma sendromu" mu olur, yoksa "otobüs buhranı" mı bilemem ama, bu tatta bir şey mutlaka olmalı literatürde. Yoksa da yetkili merci her neresiyse orayla görüşüp, uygun literatüre gerekli kavramı sokmak istiyorum! Öyle bir illet ki bu, zehrediyor gününü insanın. Hatta bunun bireysel değil, kitlesel bir sıkıntı olduğunu düşünmüyor da değilim. Nasıl bir şey mi bu "sendrom"? Şöyle ki:
  • Her sabah otobüs gelene dek, biri size para verip, karşılığında onun yerine bilet basmanızı istiyorsa,
  • Değil oturmak, orta kapıya dahi ilerleyemiyorsanız; hatta ilkokulda sıvıların özelliklerini sayarken öğrettikleri gibi, bulunduğunuz kabın şeklini alıyor; ancak aynı zamanda yanınızdakine temasınızı minimuma indirmek için maksimum efor sarfediyorsanız,
  • Eskiden "bu otobüs bu kadar yolcuyu nasıl alacak arkadaş?" diye sinirlenirken; artık siz de tıpkı otobüsün şoförü, muavini, "Arkalara ilerleyelim abiler" diyen asabi abisi gibi otobüsün asla dolmayacak bir toplu taşıma aracı olduğuna; sadece bir ego otobüsünün bile tüm Ankara'yı içine alacak kapasitede olduğuna ikna olduysanız,
  • Tacize uğrama korkusu, korkudan çıkıp, paranoyaya kadar varmışsa,
  • Şoför sizinle "Tamam abla. Ben biliyorum seni, öğrencisin. Uğraşma pasoyu bulcam diye." veyahut "Ne dersin güzel ablam, sence bu ışığa yetişir miyiz, yoksa kırmızıya mı kalırız?" tadında monologlar gerçekleştiriyorsa ve bu monologlar artık diyaloğa doğru evrildiyse,
  • Ortalardan ve arkalardan "basar mısınız?" sorusuyla birlikte otobüs biletleri uzanıyorsa ve artık bunu yadırgamıyorsanız,
  • Yukarıdan sarkan o zımbırtıya tutunurken eliniz, hatta kolunuz uyuşuyorsa,
  • Şans eseri oturacak bir yer bulduysanız; oturduğunuz an uykunuz geliyorsa (Ama benim gibi bu camlar leş gibidir diyerek, kafanızı cama dayayıp, uyuyamıyorsanız),
  • İner inmez içinizi bir hijyen aşkı kaplıyor ve çılgın gibi ellerinizi yıkıyorsanız, hatta içerideki kokunun üzerinize sinmiş olmasından korkup, bir şişe parfümü üzerinize boca ediyorsanız,
  • Bayram, sabah ve akşam deyince aklınıza gelen ilk şey; trafik oluyorsa,
  • "Allahım bari ikinci derse yetişeyim!" diye dua ya da pazarlık ede ede yukarıdakiyle ilişkinizi kuvvetlendirdiyseniz;


Üzgünüm ama siz de benim gibi bu sendromun kurbanı olmuşsunuzdur; ancak korkmayın. Bu illetin henüz bilinen bir çaresi olmasa da; İsviçreli bilim insanları,hastalığın seyrini yavaşlatacak ve zamanla gerilemesini sağlayacak bir çözüm buldular. Bir araba, arabanız yoksa da arabası olan bir en yakın arkadaş, fahri ya da asli bir ebeveyn ya da bir sevgili biraz olsun yükünüzü hafifletecek, hastalığınızın gerilemesini sağlayacaktır. İnancınızı yitirmeyin.



missthesunshine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder