18 Mayıs 2012

İlk Görüşte Günaydın!


"İlk görüşte günaydın"a inanır mısın? 


Ben inanıyorum, hem de çılgıncasına. 


Sabah küfrederek evden çıkıp, insan içine karışırsın; ama belli değildir o küfrün gideceği yer.. Sıcak yataktan kalkmak mı yoksa insanların arasına karışmak mı daha can sıkıcıdır, o an uyku sersemliğinden tam ayırdına varamazsın. Zaten amaç söylenmektir, sebep önemli değil. Güneşin her gün sadece senin için doğduğunu sanacak kadar bencil ve bi o kadar da hayalperestsindir.. Orhan Veli der ya: "Ölmedim lakin, yaşamaktayım. / Dinle bak: vurmada nabzı ruhun.." İşte bu tatta başlar gün senin için.. Ne içtiğin sigara, ne aç karnına midenin canına okuya okuya içtiğin kahve ayıltır seni o an; ve bir hışım karışırsın öfkeden yorgun kalabalığın içine. Yine. Her ne kadar güneş uyanmış da olsa senle birlikte, Kurtuluş Parkı'na dahi bahar inmiş ve halkı selamlamış da olsa, neticede Ankara'dır burası; kaderinde vardır gri kalmak!


Tam Ankara'nın grisi, zihninin bulanıklığına bulaşmış; bilinçsizce ona buna küfürler savururken gelir ilk görüşte günaydın. Umut gibi gelir, ışık gibi gelir. Gelir ve bir ilkbahar esintisi gibi çarpar yüzüne; taze, serin ve yumuşak.. Perdenin arasından sıyrılıp da yüzüne çarpan sabah güneşi gibi girer gözünün ta içine. O zaman güneşin sadece senin için doğduğuna yeniden inanırsın. Yüreğinden bir güvercin havalanır, sen de gülümsersin ardından. Böyle bir şeydir işte "ilk görüşte günaydın". Karşı koymak istemediğin bir aydınlıktır; sana grilerin arasından gülümseyen. Kendine getirir seni. Uyandırır. İliklerine dek titretir sarsmadan, ayılırsın. Önce kahveden, sonra içindeki öfkeden sanırsın; ama içten içe bilirsin ki günaydındandır. Duymasan da o artık tüm gerçekliğiyle ordadır. Aç karnına bi doz aldığın bu ilk görüşte günaydın, doping etkisi yapar bünyende. Yüreğinden havalanan güvercini, nerelere sığdıracağını bilemezsin. Sonra özgür bırakırsın o güvercini, nereye gideceğini bilmeden.. Ardından öylece bakakalırsın..





"aslında bir alıştırmadır umut
öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı
-baharı beklemeye benzer-
hain ve olmayanadır çünkü
umutsuzluğu taşır yanında
oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih
önüne durulmaz mantığıyla doğanın
yeşilden olma birim
sudan gelme itmeyle"









missthesunshine.

11 Mayıs 2012

Işık

Ne kadar saf olduğum, o kadar çok yüzüme vuruldu ki bu akşam dost meclislerinde.. İnandığım şeylerin yalan olduğunu, yalanlara inandığımı gördüm yine. Ağır geldi. Gerçekler döküldü masaya; ama uymadı gerçeklerimiz bi türlü. Sarsıldım...
Hani sen bana her kızdığında, ben de inadına inanmaya devam ediyorum ya; canım yansa da vazgeçemiyorum ya bu inattan, inadım gözyaşıma dönüştü bi an. Tutamadım kendimi. Bi yorgunluktur çöktü kalbime. Kandırılmanın, göz göre göre salak yerine konmanın ve bunu bi anda farketmenin, öfkeyle karışık şaşkınlığı.. Daha önce de olmuştu böyle. Bir dalga gelip, kumdan kalemi yıkıp geçmişti hiç acımadan..
Uzun uzun yazmak istiyorum; parmaklarım acıyana dek.. Ama içim, parmaklarımdan evvel acıdı bu kez. Daha fazla devam edemeyeceğim sanırım. Ben az derim, sen çok anlarsın nasılsa.. 


Bana biraz ışık gerek..




p.s.: Şarkının alakasız gibi durduğunun fakındayım ama, sen yine de dinle. Anlayacaksın.. Sahiden iyiniyetli olanı özlediğimi anlayacaksın..


Missthesunshine.