05 Temmuz 2013

İnşaat

Bir şeyler inşa etmeye çalışıyorum. Geç verilmiş bir karar belki. Büyük ikilem içindeyim ve hangi tarafın daha ağır bastığına emin olamıyorum.

Kendimi hep büyük camlı bir evde hayal ederdim, tavandan yere değin. Camın önünde büyük koltuklar ve camlardan içeri dolan güneş. Hep böyle bir evde oturmak istedim, mobilyaları kaliteli olmasa, iyi ısınmasa ya da eski bir ev de olsa olurdu. Azla yetinmek, çocukluktan gelir bende. İki koltuk, bir de masa olsun yeter. Kitaplarıma kıyamam gerçi, bir de onlar için güzel bir kitaplık. O eve o camlardan güneş dolsun, yağmur damlaları vursun  ve ben hep izleyeyim; güneşi, yağmuru, yoldan geçenleri, arabaları.. Her şeyden uzak hatta belki de korunduğum bir alanda; ama aynı zamanda her şeyin ortasında.. Kimsenin fark etmediği, fark etmediği için rahatsız da etmediği o camlı evin salonunda.. Camların tam karşısındaki duvarda bir kitaplık, yarı boş; okudukça dolacak.. Ben ise o büyük camlı evde hep okuyacağım. Okuyacak, anlatacak, anlattıkça çoğaltacak ve büyüyecek.. Yazmak değil benim işim, yazılan kelimeleri özgür bırakmak.. Bunun için yaratıldım belki, kim bilir? Tüm amfiye, amfide beni duyanlara anlatmak; ellerimle, heyecanımla, yarım aklımla birlikte, harmanlayarak.. Büyüdükçe daha çok paylaşacağım, paylaştıkça ufalmak yerine daha çok büyüyeceğim.. Bu bir fantezi değil, belki de benim ayakları yere en çok basan hayalimdi. Hep bunu düşündüm; okumayı ve anlatmayı, bunun üzerine bir gelecek çizdim kendim için. Değil alternatif bir yol belirlemek, böyle bir şeyi aklımdan geçirmedim bile. Bu sene içinde çok çok kitap okuyacağım büyük camlı eve giden yolu inşa etmeye başlamıştım; ama şimdi başka bir yola sapmak üzereyim. Üstelik diğer yolun nereye çıkacağını da pek kestiremiyorum. Belki o da aynı eve çıkıyordur, belki daha güzel bir eve; ama ben hala o vasat evi istiyorum. Tek bildiğim yeni yolda daha hızlı yürüyebileceğim. Beni yeni yola iten şey de bu; daha hızlı yürüme isteği. Çünkü ben artık belirsizlikleri yok etmek istiyorum. Bu yeni yolun nereye çıktığını bilmiyorum, ama bir yere çıkacağına ve hızlı yürüyeceğime eminim. Ama diğer yol, hani inşa etmeye başlamış olduğum o ilk yol.. Ne kadar sürede biteceğini, evime ne zaman varabileceğimi bilmiyorum. Orada emin olduğum şey ise, vardığım yerin EVİM olması. 


Anlıyorsun değil mi beni? Hangi yolu inşa etmem gerek, hangi eve varmam gerek; bir türlü emin olamıyorum. Kendimi biliyorum, ne istediğimi de, neyin beni mutlu edeceğini de. Ama bu belirsizlik yoruyor insanı, beklemeye dayanamıyorum. Üstelik düşünmem gereken başkaları da var. Onlara yardım edebilmek için de hızlı yürümem gerek..

İnan Ankara'dan beri bunu düşünüyorum, hala bir karar veremedim; hangi yoldan gitmeli?


missthesunshine.


13 Mart 2013

Dinle

Epeydir yazmıyorum; yazmak sıkıntılı ya da sancılı anlarla özdeşleştirdiğim bir anlama sahip olsa gerek. Angaryaya dönüştüğünden de olabilir bir ihtimal. Hadi beni geçtim, sen neden yazmadın hiç? Böyle mi anlaşmıştık senle? 

Ankara'da yalnız olmak zor iki gözüm, diyor Vedat Sakman şarkıda. Vedat Sakman'dan dinleyince yalnızlığın tadı geliyor dilime, koyu bir tat bu. Öyle keyifli söylüyor hınzır, tat katıyor yalnızlığa. Zuhal Olcay'dan dinleyince ise bir sigara yakmak isteği beliriyor içimde, gecenin -hala devam eden- ayazına doğru. O konuya hiç girmiyorum bile.

Sadece dinle istedim Ankara'yı. Ben senin koşturmadığın zamana hiç denk gelmedim. Hep bir koşturmaca, hep bir hareket, hep bir yerlere bir şeyler yetiştirmelerin.. Ama bu kez kendinden uzak gibisin. Ankara'yı dinle; bak o sana seni anlatacak. Kulağın uğultularla dolu, dinlemeye başladığında hepsi silinecek. 

"Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi?
Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?"


missthesunshine.